Michael Jackson dokuz çocuklu bir ailenin yedinci üyesi olarak dünyaya geldi. Müziğe ve dansa olan yeteneği çok küçük yaşta babası tarafından fark edildi ve büyük kardeşlerinin müzik grubuna dahil oldu. Kardeşleriyle birlikte birçok albüme imza atan Jackson, özellikle yazdığı şarkılarla adından söz ettirmeye başladı.

1978 yılında Quincy Jones ile yolları kesişen Jackson, ilk solo albümü için Jones ile anlaştı. Dünya çapında ses getiren hitleriyle “Off the Wall”, Jackson’ı müzik listelerinin tepesine taşıdı ve albümün en sevilen şarkılarından Don’t Stop 'Til You Get Enough ile ilk Grammy ödülünü kazandı.

1982 yılı, Jackson için dönüm noktası oldu. Kendisini bugünkü konumuna getiren ve efsaneleştiren albümü “Thriller” piyasaya sürüldü. Müzik tarihinde tüm zamanların satış rekorlarını kıran albümde Beat It, Billie Jean ve Thriller gibi Micheal Jackson denince aklımıza gelen hitler var. Thriller’ın klibi, dans figürleri ve doğaüstü konusuyla dönemine damga vurdu. 80’lere yön veren albüm aynı zamanda birçok ödülün de sahibi oldu. 1984'te, 8 Grammy alarak bir gecede en çok ödül alan sanatçı oldu.

Thriller'ın etkisi devam ederken Jackson, kardeşleriyle bir araya gelerek Victory albümünü çıkardı. Albümün öne çıkan şarkısı, Mick Jagger düetiyle State of Shock oldu. Yeni işler üretmeye devam eden Jackson, Lionel Richie ile birlikte We Are The World şarkısını yazdı. Hayatı boyunca pek çok yardım projesinde yer almış sanatçı, bu şarkısını Doğu Afrika’da açlık sınırında yaşayan insanlara adadı. Birçok ünlü ismin seslendirdiği şarkı, dünya çapında en çok satılan teklilerden oldu.

1987 yılında çıkardığı albümü Bad ile, Jackson bir kez daha listelerin zirvesinde karşımıza çıktı. Bu albümde Man In The Mirror, The Way You Make Me Feel ve Dirty Diana gibi şarkılar öne çıktı. Bad'e Martin Scorsese tarafından 18 dakikalık kısa film niteliğinde bir klip çekildi. Beyaz perdeye de adım atan Jackson'ın ''Moonwalker'' isimli müzikali 1988 yılında gösterime girdi. Artık Jackson, adını tarihe yazdırmış, Frank Sinatra, Elvis Presley gibi efsanelerin arasına girmişti.

1991’de Dangerous’ı yayınlayan Jackson, albümün hit şarkısı Black Or White ile yine en çok konuşulan isim oldu. 11 dakikalık klibiyle Black Or White, şiddet, cinsellik ve ırkçılık kavramlarına göndermeler yapıyordu. Yüksek maliyetle çekilen klip, o dönem FOX, MTV ve BET gibi kanallarda televizyonun en çok izlendiği saatlerde yayınlandı. 1993 yılında Grammy Yaşayan Efsane ödülünü aldı. Gerçekten de Jackson, o dönemler her yönüyle yaşayan bir efsaneydi.

80’lerden itibaren Jackson’ın ten renginde değişimler fark edildi. 1993’te Oprah Winfrey’in programında teniyle ilgili bir rahatsızlık çektiğini açıkladı. Doktoru, bunun ciltte beyaz lekelerin çıkmasına neden olan vitiligo adında bir hastalık olduğunu doğruladı. İlk zamanlarda Jackson'ın cildinin beyaz kısımları makyajla kapatılırken, sonrasında siyah kısımlarına makyaj yapılmaya başlandı. 1997 yılında Jackson 5, 2001 yılında ise Michael Jackson solo olarak Rock & Roll Hall Of Fame'e alındı.

Müthiş başarılarla pek çok ilke imza atan, sanatçılara hem müziğiyle hem de tarzıyla ilham olan Jackson’ın hayatında davalar, dedikodular ve spekülasyonlar eksik olmadı. Özellikle son yıllarında müziğinin dışında gündeme geldi. 25 Haziran 2009’da, 50 yaşında hayata gözlerini yumdu. Sanatçının anestezi ilaçlarının neden olduğu vefatından sonra buna sebep olan doktoru Murray’e dava açıldı. Murray mesleğini kaybedip hapis cezası aldı. Jackson’ın öldüğü gün, Twitter ve Vikipedi çöktü.

Çokça biyografi ve belgesele konu olan Michael Jackson, dünyaya yüz yılda bir gelir dediğimiz sanatçılardan. Kariyerine 23 Guiness Dünya Rekoru, 40 Billboard ödülü, 13 Grammy ve 26 Amerikan Müzik Ödülü sığdıran Jackson’ın başarısını bu ödüllerle ölçmemize gerek bile yok; çünkü aradan kaç yıl geçerse geçsin şarkılarını dinlerken aynı keyfi almamız onun müziğiyle yakaladığı ölümsüzlüğün kanıtı. O tarzını, sanatını, dansını asla eskimeyecek şekilde yarattı. Michael Jackson’ı özlemle anıyoruz.