Hozier’ı ilk defa Take Me To Church ile tanıdık. Kısa zamanda tüm dünyanın dinlediği, dillerden düşmeyen bir parça haline geldi. Hızla hayatımıza giren daha sonra da derin bir sessizliğe gömülen Hozier, yaklaşık beş yıl aradan sonra aramıza Wasteland, Baby! ile döndü!

Grubun ticari açıdan başarısız olduğu elektronik albümleri Zooropa ve Pop'tan sonra yayınlanan All That You Can't Leave Behind, gruba adeta ikinci bir hayat verdi ve 1991 çıkışlı albümleri Achtung Baby'den beri grubun en çok satan kayıtları oldu.

Weezer, Pacific Daydream’den sonra bizleri çok bekletmeden cover albümüne kavuşturdu. Altın yıllar yolculuğuna bilet olan bu albüm The Turtles, TLC, Michael Jackson gibi efsaneleri ziyaret etmekte.

Amerikalı alternatif rock grubu olan The Fray, 2009’da aynı ismi taşıyan The Fray albümünü yayınladı. Bu albüm ile Billboard listelerinde bir numaraya yükselen ekip dinleyicisini hüsrana uğratmayarak sevilen bir işe daha imza atıyor.

Travis’in 1999 yılında çıkardığı The Man Who albümü, grup için ve İngiliz pop-rock müziği için bir dönüm noktası oldu. Albüm, 11 hafta boyunca İngiltere’de 1 numara olarak kalmayı başardı ve yaklaşık 3,5 milyon sattı.

Green Day önceki albümlerde yakaladığı başarılara rağmen belki de ilk kez bu kadar emin adımlarla majör punk sahnesine çıkıyor ve bunu sadece müzikalitesiyle yapmıyor. Albüm değindiği konular ve onları ortaya koyma biçimiyle tam anlamıyla tarihi belge sıfatını hak ediyor.

American Authors'u uzunca bir süre dillerde dolanan şarkıları Best Day Of My Life ile yaşadıkları güçlü çıkışla tanıdık. 1 Şubat'ta meraklı bekleyenleriyle buluşan Seasons, Island yapım şirketinin imzasını taşıyor.

No No No albümünden 4 yıl sonra Zach Condon’ın indie – folk projesi Beirut, Gallipoli albümüyle geri döndü. Albüm boyunca yolculuk eden Beirut, dinleyicileri de şarkılarla bu yolculuğa davet etmiş.